Sürekli yaptığım üzere simit almaya fırına gittiğim
cumartesi günü sıcacık simitleri üzerlerindeki bol susamla görünce dayanamadım
bizim fırıncı arkadaşa “Siz susamı tıraşlamadınız mı” diye sordum. Utandı. “Yok
abi, olur mu öyle şey” dedi. Esnaf duyarlılığını dikkate almadan çok sallapati
konuşmuş hissettim kendimi, ben de rahatsız oldum, çıktım dükkandan. Beş on
adım gittikten sonra geri döndüm; “Şu maliyetlerin nasıl arttığını bana bir
anlatsana? Rakamları biliyor musun” dedim.
“Bilmem mi abi” dedi, “Geçen sene unu 41-42 liraya alıyorduk
(50 kg’lık paket olduğunu Milliyet’ten öğrendim) şimdi 55 lira; susamın kilosu
4,5 liraydı, şimdi 9 lira” dedi. Doğalgaz ve petrol fiyatındaki artışın kendi
işlerine getirdiği yükü atladı. Ben söyleyince üzerine çalışanlara altı ayda
bir küçük de olsa yaptıkları zammı ekledi.
Maliyetlerdeki bu artış ve rakamlar yakın bir biçimde
Milliyet’in 27 Kasım tarihli nüshasında Arif Balkan imzasıyla yer alan haberde
de yer alıyor. İthalata dayalı hale gelmenin etkilerinden kaynaklanan hafif bir
sitem söz konusu olsa da sert yapılmamış. Ama mesele rakamlar değil; mesele
muhafazakarcılık oynarken mesleki değerlerini muhafaza etmeye çalışanların
canını çıkaracak kararların rahatça alınabilmesi.
Adam simitin susamını eksik koyma ifadesinden utanacak kadar
esnaf, diğer taraf aldığı ürüne namusu gibi bakan üreticisinin ne halde
olduğunu önemsemiyor. Tüccar kafası, her şeyi yurtdışından alalım üzerine kar
koyalım para kazanalım diye çalışıyor. Sonuç, ancak iyi simiti ortadan kaldırarak
ucuz simiti ortaya çıkarabilen bir sistem.
Hükümet de bu işlerle hiç ilgisi yokmuş gibi bir kenarda
duruyor. Ancak iş sadece simitle ilgili olmayan bir kötü yönetim örneği. İlaç
sektöründe fiyat belirleyici otorite ve en önemli alıcı olan hükümet, ülkenin
lider ilaç üreticisi Abdi İbrahim’in patronu Nezih Barut’u kötü hammadde
uyarısında bulunmaya zorluyor. 2 liranın altına fikslenen kurdaki oynama
sektörü vurunca çözüm maliyetleri aşağı çekici önlemlerde aranıyor. Hükümet bir
sorun görmüyor.
İstanbul’da Mavi Kart kullanıcısı olarak dört beş ay önce
155 liraya 200 kontör alırken şu anda çaktırmadan bu rakam 180’e çekilmiş
durumda. Ücretteki artışa girmiyorum bile. Onu fikslerken kendi giderini
oluşturan bu alanda fiksleme gereği görmüyor siyasi iktidar.
Bakın mesele üç beş meselesi değildir; ülkede namusuyla iş
yapmaya çalışan insanlar dışında bir noktaya vurmayacak hale gelen düzendir.
Simit fırınları daha önce de vergi konusuyla gündeme
gelmişti. Simitçilerin sattığı simidin vergisini toplama derdine düşen Maliye
Bakanlığı, tek tek simitçileri vergi mükellefi yapmak zor, “fırınlar onlardan
tahsil edip toplu olarak bize ödesin” gibi yaratıcı bir formülü tartışmaya
açmıştı. Bu ilk anda normal gibi görünebilir ama 2013 Türkiyesi’nde hala telekom
operatörlerine geçici deprem vergisi, telsiz vergisi gibi kalemleri tahsil edip
toplu olarak kendisine aktartan bir siyasi iktidar varken bu o kadar masum
görünmüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder