Facebook’un kurucusu olarak adlandırmaya alışık olduğumuz
Mark Zuckerberg bugünlerde WhatsApp’e 3 milyar doları opsiyon olmak üzere 19
milyar dolarlık yatırım yapan kişi kimliği ile öne çıkıyor. Zuckerberg,
Barcelona’da WhatsApp satın almasını tartışmalı fiyatını savunurken internetin
yaygınlaştırılmasında değerin gösterilmesi için ücretsiz sunmanın önemli bir
koz olduğunu da belirtti.
Zuckerberg’in Facebook tarafından geçen sene başlattığı internet.org
inisiyatifinin (kurucu üyeler arasında Ericsson, Qualcomm ve Samsung da
bulunuyor) devamı niteliğindeki yorumlarının ilgi çekici yanı, Filipinler ve
Paraguay’daki bölgesel denemelerde operatörlerin iki ila dört ay içinde mobil
veri abonelerinin sayısının iki katına çıktığını görmeleri şeklindeki açıklama
oldu. Zuckerberg, müşterilerin tadını aldıklarından veri için para
ödeyeceklerini ileri sürüyor.
Herkesin gözünü diktiği gelecek 1 milyar internet
kullanıcısı ile ilgili bu çarpıcı açıklama, tutarlı olabilir ama gelişmekte
olan ülkelerden bahsediyorsa buralarda yaşayanların da bu işe katkı sunmasında
yarar var. Buradan o tarafa bakınca, bunun Platon filmi gibi bir açıklama
olduğunu düşünüyorum. Platon ya da Müfreze, olaylar Vietnam’da geçmesine karşın
ABD’nin içinde bir mahallede çekilse çok daha iyi olacağını düşündüğüm bir
filmdi.
Accenture Türkiye Genel Müdürü Tolga Ulutaş ile geçen sene
görüştüğümüzde, gelişmiş ülkelerdeki operatörlerin Facebbok gibi
uygulamalardaki servislerin reklam gelirlerinden pay almak için bu şirketlerden
ücret talep ettikleri; bu tür bir anlaşma olmadığında ise hızı düşürmek ya da
reklam alanlarını karartmak gibi yollara başvurduklarını söylemişti.İkincisi
zaten öldürücü ama internet üzerindeki trafiğin yüzde 60’ının videodan geldiği
bir dönemde hızın sınırlanması da yeterince öldürücü olabilir. Dolayısıyla bu
asıl olarak gelişmekte olan ülkelerden çok gelişmiş ülkelerdeki operatörlerin
kalbini çalmak için yapılmış bir açıklamaya benziyor.
İkincisi gelişmekte olan ülke hikayelerini birkaç yıldır
Afrika örnekleri ile dinliyorum. Burada başarılı olan mobil ödeme sistemleri
Zuckerberg için bir turbo olabilir ama bunların tadılması da operatör desteğine
gerek olamadan kendi kuralları ile daha önce ortaya çıkmıştı. Katırcıların
köyleri dolaşırken ödeme işlerini de yanlarında taşıdıkları POS’larla offline
ya da çevrimdışı olarak halletmeleri zaten harcıalem bir örnek oluşturuyordu.
Mobilite sadece aradan katırcıları çıkardı. Zuckerberg’in sözlerini
değerlendirirken bu ülkelerdeki “lazım değil kardeşim” yaklaşımını kırmak için
tat vermekten fazlasını yapmak gerektiğini eklemek gerekiyor.
Gelişmekte olan ülke insanlarının en güçlü yanları olan ucuz
ya da ücretsiz alternatif oluşturmayı kırmak için bu insanların para kazanacağı
ekosistemler içine bu yeniliklerin monte edilmesi gerekiyor. Ücretsiz Wi-Fi bulup
onun üzerinden Skype kullanmanın ya da kendisinin satın aldığı WhatsApp ile
mesajlaşmanın cep telefonu ile konuşmaya göre özellikle gelişmekte olan
ülkelerde ne kadar güçlü bir alternatif olduğu düşünülürse, gelişmekte olan
ülkeleri örnek verirken daha dikkatli değerlendirme gereği görülüyor.
Yıllar önce yaşadığımız “MMS Devrimi” burada açıklayıcı rol
üstlenebilir. Operatörler MMS kullanımının sıçramasına övgü dizerken, bunun
servisin ücretsiz verilmesinden kaynaklandığı yüksek sesle ifade edilmiyordu.
Sonra bunun gelir beklentisi olmayan bir müşteri sadakati uygulaması olduğu
savunuldu. Ve coğrafya gözetmeyen Azrail rolündeki “servis kalitesi” ya da daha
açık olarak telefonlar arasındaki uyumsuzluk başta olmak üzere bir dizi nedenle
MMS’ler yerine ulaşmayınca bu dünya Kripton gibi yok oldu.
Toplumlar kendi içlerinde geliştirdikleri çözümleri
uygulamaya koyarken gerekli olanakları kendilerine doğru çekmeyi başarırlar. Şu
anda böyle bir dönemden geçiyorsak, Zuckerberg’in söylediklerine daha ılımlı
yaklaşmakta mümkün. Ancak Bill Gates’in geçen sene FT’de yer alan röportajında
bu ülkelerdeki insanlara çiçek aşısı ulaştırmanın onları internete bağlamaktan
daha önemli olduğu yorumunu da aynı incelikle değerlendirme listesine eklemek
gerekiyor.