Fortune Türkiye 28 Haziran'da Türkiye'nin 500 büyük şirketini açıklarken uzun süren bir çabanın meyvelerini servis etmiş oldu. Her sene gerçekleştirilen bu özenli çalışma iyi bir veri tabanını önümüze koyuyor. Elde veri olduktan sonra doğru yorumları yapmak ve aksiyonları almak mümkün oluyor. Naksan haberinin dergide yer alması bunun iyi bir örneği ve beni mutlu eden gelişmelerden biri oldu.
Dupont'un Avrupa'da iki tane bulunan ve plastiğe kesintisiz baskı yapabilen, zamanının 1 milyon euro'luk makinelerinden birini elinde bulunduran Naksan'ın bu makine ile yapacaklarını yazmak bana nasip olmamıştı. Avrupa pazarındaki bu güçlü varlığına ABD'de Walt Disney başta olmak üzere daha güçlü bir zemin ekleme hedefi doğrultusunda attığı adım beni heyecanlandırmıştı. Aynı heyecanı paylaşamadık: Gaziantep deyince Sanko ve Konukoğlu'na kilitlenen düşünüşe kurban gitti benim haber. Neyse ki yine Nakıpoğulları'nın Zirve Üniversitesi projesini, öğrencilerine Macbook dağıtması temasıyla ve bunun için Apple bölge yöneticilerinin üniversiteyi ziyarete gelmesini ekleyerek yazabildim. Fortune Türkiye'nin ilk olarak Gaziantep'te toplantı düzenlediğinde ilk olarak Fortune Türkiye 500'e verilerini veren Naksan'ı keşfedip haber yapması listenin gücünü ve beni memnun etmek de dahil daha fazlasını gösteren iyi bir örnek.
Bir diğer önemli nokta bugün ile ilgili önemli değerlendirmelerin de gün yüzüne çıkması oldu. İktisatçı kafasından uzak bir analiz yapmak için klavyenin karşısına oturmama neden olan, Fortune Türkiye'nin editörlerinden biri olarak basın toplantısına katılma fırsatını bulmuş olmam. Şirketlerin özellikle kendilerini rakipleri ile kıyaslamasını sağlayan bu sıralama, benim için artık iş analitiği ile birlikte anılan büyük verinin iyi bir örneğini oluşturuyor. İyi analiz edilirse, çok iyi olabilir;kötü analiz fıkraya çevirir.
Bizim elektronik mühendisliğinde sıkça anlatılan fıkradır: Bir grup mühendis balonla seyahate çıkmışlar, fırtınaya yakalanınca kendilerini bilmedikleri bir yerde bulmuşlar. Aşağıda biri terasta kahve içiyor. Fırtına sonrasının tespiti için adama "neredeyiz" diye sorarlar ve "tam evimin üstündesiniz" yanıtını alırlar. Karşılıkları "Matematikçi misiniz" olur ve "nereden anladınız" diye sorar terastaki adam. "Söylediğiniz tamamen doğru ama hiçbir işe yaramıyor" der mühendisler.
İyi analiz bütün bu verilere girmeden önce Fortune Türkiye'nin iş ortağı Finar'ın salondaki reklam panosundaki "ölçülebilir riskleri alın" sloganına bakmayı gerektiriyor. Bu panonun ışığında verilere bakıldığında, bazı şeylere daha fazla dikkat ediyorsunuz: büyük şirketlerin açık pozisyonları ve döviz ile faizin oynaklaşmamasına bağlı olarak 2012'de bunun risk oluşturmaması ilgi çekici bir konu oluşturuyor. Bu denge değişirse ne olur sorusu akla geliyor.
Dergiyi alanların açıkça göreceği gibi Fortune 500 şirketlerinin net karı yüzde 26,5 artarken bunda 2011'de yüzde 80'e yakın artan finansal giderlerin 2012'de yüzde 35 kadar düşmesinin etkisi büyük. Mesele burada ne kadar daha gidilebilecek yer olduğu.
Bir diğer veri olan kar, hükümetin Turkcell ile ilgili tasarruflarının nasıl olacağı konusunda bir fikir veriyor. Tüpraş'ın ciro başarısı önemli ama Türk Telekom'un birinciliğini koruduğu net kar listesinde Turkcell ikinci sırada. Ciro olarak bunların üç katı civarında olan Tüpraş, burada ancak üçüncü sırada yer alıyor.
İnsanın içini acıtan ise, bu kadar bilgi ekonomisi bilmemneden bahseden Türkiye'nin en büyük 10 şirketinden yedi tanesinin petrol ve enerji sektörlerinden gelmesi. Bu, yumuşak becerileri (soft skills) ile global medyada tanıtım yapmaya çalışan Türkiye'nin bambaşka bir ülke olduğunu gösteriyor.
Benim ilk aşamada süzdüğüm bunlar. Finar'ın sloganına geri dönersek, "ölçülebilir riskleri alın" demek benim mühendis kafamla ya riskleri ölçün ve bunları alın önünüzde büyük fırsatlar var anlamına gelir ya da risklerinizin farkında değilsiniz, aldığınız riskleri ölçün demektir. Ben çıkardığım sonuçlarla yetinip bu konuyu sloganın sahibine bırakmayı tercih ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder