Etiketler

17 Ekim 2012 Çarşamba

Business otel nasıl olmalı: Park Plaza Westminster Bridge

Bu ayın başında bir geceliğine kaldığım, Londra'daki Park Plaza Westminster Bridge birkaç açıdan ilgimi çeken -olumlu anlamda- bir otel oldu. Kapıdan girince karşınıza sadece yürüyen merdivenlerin çıktığı bu otelin resepsiyonu benim ilk deneyim noktam olarak oteli beğenmemde asıl rolü oynadı.
"Mini barı kullanmayı düşünüyor musunuz" sorusuna verdiğim "Hayır" yanıtını ardından kredi kartımla ilgili işlemlere gerek duymayıp işimi iki imza ile halledip beni odama uğurlamaları hız kadar pratiklik ile de göz doldurucuydu.
Silindir şeklindeki otelin üçgen şeklindeki stüdyo dairesi ise, bu tatmini tamamladı. İki odalı bir ev konforuna sahip olan odamın yatak odası bölümü, silindirin dış yüzeyinde en geniş güneş ışığı yüzeyini oluşturarak emrime amade olurken giriş bir oturma odasından beklenebilecek konfora sahipti. (Burayı kullanma fırsatım olmadı.)
Her iki bölüm ya da odada duvara yerleştirilmiş olan LG televizyonlar, birbirinden bağımsız kullanıma olanak sağlıyordu. Yatak odasındaki televizyonun altındaki çalışma alanı televizyon izlerken çalışabilmek için iyi bir fırsat sağladı. Ama yorgunluk buna çok fırsat vermedi.
Resepsiyonda interneti şifresiz ve ücretsiz olarak kullanabileceğimizi söylemeleri, iş oteli müşterisinin ne istediğini bilen ve gereksiz sorular yöneltme zahmetine gerek bırakmayan yaklaşımları, en büyük artıyı aldıkları nokta oldu.
Etkinlik alanı olan National Film Museum'a sadece birkaç dakika (İngilizler beş dakika diyor ama Türk tipi beş dakika değil, gerçeğinin yarısı) mesafede, bu kadar pratik ve gerçek kablosuz interneti bulunan otel, Big Ben civarında işi olanlara tavsiye edebileceğim bir konaklama mekanı. Tasarım artı servis bütünü olarak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder