Son günlerde sokaklarda gördüğüm Bilkom ilanları, ilk anda “ne oluyor” diye düşünmeme neden oldu. Bilkom ile ilgili olarak farklı olan/olmayan duygular karmaşası içinde buldum kendimi. Muhtemelen bir şeyden irite olup olağan dışı bir atağa kalkmışlardı. Farklı olan buydu. Farklı olmayan ise, Apple markasının dünyadaki çarpıcı imajının aksine bir kez daha cazibe odağı olmamayı becererek yapabilmesiydi.
Aralıklı olarak yerleştirdikleri ilanları tek bir yere örneğin Taksim’e toplasalar bile muhtemelen daha fazla dikkat çekerlerdi. Ama böyle olmadı. Birçok şeyin arasında boğulan bir kampanyayı tercih etmeleri en azından genel müdür değişikliğinin ardından istikrarın sürdüğünü gösteriyor.
Apple ve Bilkom'u kapsayan resimde yeni olan ise Index. Erol Bilecik’in yönetim kurulu başkanlığını yürüttüğü Index, -Allahtan halka açık da KAP’a her yaptığını açıklıyor- Apple ile dağıtım alanında görüşmelerde bulunduğunu geçenlerde açıkladı. Sanırım bu sonuçlandı ki, Bilkom ilanlarla kendisini göstermeye çalışıyor. Maalesef, bu sadece ortadaki tablonun daha fazla gözler önüne serilmesini sağlıyor.
Yıllar boyunca Apple'ın Türkiye’deki dağıtımı için Ülker’i seçtiği haberleri aynı etkiyi yaratmadığına göre şu anda ortada ciddi bir durum var. Biraz analiz yapalım.
Index, dağıtımda IBM ile çalışırken HP’yi de portföyüne katmasının ardından sürekli geliştirdiği çoklu marka stratejisi ile düşük kar marjlı/yüksek hacimli dağıtım işini elektronikte Türkiye’de en iyi yapan marka haline geldi. Grup son dönemde, birim maliyetleri kısma işinde ulaştığı muazzam noktanın ardından kar oranı biraz daha yüksek işlerin peşine düştü. Bir yanda Homend gibi bir elektrikli ev aletleri markasını uzun vadeli bir yatırım olarak başlatırken Alkım gibi katma değerli servis, bakım ve onarım sunan bir şirketi de bünyesine kattı. Grubun bünyesindeki Artım ise HP, Sun Oracle, Dell, Fujitsu, Lenovo markaları için servis yedek parça çözümleri sağlarken özellikle Oracle markasına yönelik çözümleri ile dikkat çekiyor. Index, ölçek kazanan işleri için uygun çözümleri geliştirerek sağlıklı büyümeyi bilen bir yapı olmasıyla dikkat çekiyor.
Diğer yanda Bilkom, Apple operasyonunu yıllardır sürdürmesine karşın Apple’dan çok Koç Grubu’nun ağır başlılığını yansıtan bir marka olarak var oldu ve bu sürüyor. Devrimsel iPod çıkışında Bilkom’un ne yaptığını veya daha güncel olarak iPad’in yeni trendlerini izleme konusunda ne yapıldığını hatırlayan var mı? Teknik servisteki gücü tartışılmaz olan Bilkom organizasyonunun yapısal adımlar atmak dışında ne tür bir faaliyeti olduğunu biri bana anlatsın? Alelacele gerçekleştirilen reklam kampanyası her şeyden çok geçmişte nelerin yapılmadığını ortaya koydu. Bunun doğal sonucu dünyadaki Apple markasının Türkiye’de düşük profilli kalması. Bunları, Apple tarzını MacWorld’ün dokuz ay kadar yayın yönetmenliğini yaparken öğrenmiş biri olarak söylüyorum.
Geçen haftalarda Londra’da Oxford Caddesi’ndeki iki katlı Apple Store’a iki kişi girdik, birbirimizi kaybettik; telefonla arayıp bulduk. 10’lu Ekim günlerinde Barcelona’daki –yeri değişmiş ve çok daha ihtişamlı hale gelmiş gibi geldi ama emin değilim- Apple Store’da test ürünü bulamadık, hepsini birileri kurcalıyordu. Her iki yerde de iPhone 5 yok satıyordu.
Daha önce San Jose’de Fashion Valley’deki Apple Store’a gittiğimizde yeni bir şey olmuştu ve çalışanlar eğitime alınmıştı. İçerisi hınca hınç doluyken tek bir müşteri kaçmadı ve herkes çalışanların çıkmasını bekledi. Ellerindeki iPhone’larla tahsilatı hızla gerçekleştiren ve faturanızı e-posta adresinize gönderen çalışanlar, kısa sürede onlarca müşterinin ihtiyacını karşılarken dükkanın boşalması gibi bir durum yaşanmadı. Sürekli bir trafik vardı.
Türkiye’deki mağazalar daha çok Fashion Valley’de Apple Store’a 100 metreden fazla uzakta olmayan Microsoft mağazasını çağrıştırıyor. Microsoft mağazasında ürünler ya da hizmette bir sorun yoktu; hatta çalışanlar bir şey sorsalar da yanıt versek diye aportta bekliyorlardı ama içeride herhangi bir dinamizm yoktu. İki yaşlı çift ile bir genç sanat müzesi gezer gibi içeride dolanıyordu. Bu mağaza olayı, Apple’ın sadece kreatif tasarımcıları değil günümüzde zirvesine ulaşan bir trendle son kullanıcıları hedeflediği dönemin en önemli bacaklarından biri. Bakınız New York’taki 5.Cadde.
Bir diğer nokta uygulama ve yazılım tarafı: 2011 yılbaşında ABD’de satışın zirvesine oturan uygulama iPad için Office paketiydi. Apple bu tür verimlilik araçlarını, eğitim ve iş alanlarını önemli bir hedef olarak görüyor. Bunlardan özellikle ikinci taraf yani eğitim Türkiye’de son derece sıkıntılı. Geçen yıllarda Gaziantep Zirve Üniversitesi’nin öğrencilerine ücretsiz olarak dizüstü Mac vermesinin, buna Apple merkezinden üst düzey katılım olmasının ve bir gazeteci ordusunun olay yerine götürülmesinin en önemli nedenlerinden biri, eğitim sektöründeki bu sorundu.
Yıllar önce Bilkom’un eski genel müdürlerinden Vural Yılmaz ile konuşurken kendisinin üniversitelerle düzenli toplantılar yaparak bu alana hitap ettiğini biliyorum. Bugünkü durumun ne olduğunu net olarak bilmiyorum ama öğrencilerin derslerini mobil sınıflarda görmesinin onlarca örneğinin oluşmadığını düşünüyorum.
(Milliyet’in arşivinde 1986 tarihli bir haberde Yılmaz’ın çocukların geleceği ile bilgisayarı bağlamasının metni var. Google’da çıkıyor. Bilkom'un Genel Müdürü Vural Yılmaz,daha 1986’da "Büyüklerin bugünü, çocukların geleceği olmalı.Onlara bilgisayarlı bir gelecek vermeliyiz" diyor. Üye olmadığım için daha fazlasına erişemedim.)
Sonuçta, Bilkom büyük bir grubun içinde kaynayıp gitti; asla büyük bir iş olmadı. 2 milyar dolar ciroya ulaşmak isteyen ve halka açık bölümleri nedeniyle bu konuda hissedarlarına karşı sorumlu olan Index için bu ana işlerden ve biraz daha karlı bir iş olarak karlılığını artırma hedefinin önemli bir unsuru olmaya aday. 250 milyon dolarlık bir kısmın buradan gelmesi bekleniyor diye duydum ama emin değilim.
Ne olursa olsun, karşılıklı olarak birbirine gerek duyan Türkiye’deki Apple ve Index’in iyi bir iş modeli ortaya çıkaracağına inanıyorum.
Not: Bu konuda 11 Ekim tarihli Milliyet gazetesinde çıkan bir haber var. “İndeks Bilgisayar Apple’la uçacak” diye. Sanırım ilk. KAP’tan aldıkları için sicildeki adıyla Türkçe yazmışlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder