Etiketler

24 Ekim 2012 Çarşamba

Siyasetin finansmanı

Babamdan uzun yaşamış olan cumhuriyetimizin yeni bir yaşgününe yaklaşırken garip bir havanın etkisinde kaldım. Bir kez daha bir dini ve bir milli bayram arka arkaya gelmişken, Cumhuriyet Bayramı'nın kutlanması konusunda şaşırtıcı bulduğum tartışma, izinsiz gösterilerin engellenmesi haklında. İzinsiz gösterici denilen kişiler ellerinde Atatürk posterleri ve Türk bayrakları ile yürüyecekler olduğundan ortaya kimin neyi yasakladığı konusunda garip bir tablo çıkıyor.
Gerçekten garip mi? Biraz düşününce bunun aslında kendi garipliğimiz olduğunu görebiliyoruz. Biz yıllar boyunca siyaseti ortaokulda sınıf başkanı seçimi tadında bir iş olarak değerlendirdiğimiz için; Türkiye'nin imtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir kitle olduğunu düşündüğümüz ve hala da anaokulu düzeyindeki bir çocuğun saflığı içinde olaylara yaklaştığımız için bu durumdayız.
Aslında baktığınız zaman hükümetin Cumhuriyet Bayramı ile ilgili tasarrufu Türkiye Cumhuriyeti'nin "Bu ülkeye komünizm gelecekse onu da biz getiririz" tavrı ile bütünleştirildiğinde çoğu dönemde olmadığı kadar bir siyasi süreklilik göstermektedir. Türkiye'de milli bayramları devlet kutlar, halk izin verildiği ölçüde katılır.
Çocukken 23 Nisan'da enayi bir biçimde bir alanda toplanıp geçit töreni alanına çıkmak için sıra beklemeyi hiç sevmedim ama rutin buydu. Bizim bayramımızdı yahu; çocuktuk ve üniformalı olarak kendi kutlamamızda görevliydik. Çünkü devlet bizi kontrol altında tutmak istiyordu.
Bugün de değişen bir şey yok. Devlet 29 Ekim'i nasıl kutlayacağımız konusunda dikte etme hakkını kullanıyor ve sahip olduğu güce bakarsanız bunu yapmaya da "hakkı var". Bu gücü ona veren de hepimiziz.
Ben 80'lerin ikinci yarısından 90'ların ilk yarısının sonlarına kadar üniversitede okurken güvenlik güçlerinin kantinde ikamet etmesinden ve özel güvenlik tartışmalarından rahatsızdım. Ama toplum, kendi arasında ikiye ayrılıp güle oynaya bir tarafın diğerine giriştiği tatbikatlar yapan bu gücün antrenmanlarını haber bültenlerinde eğlencelik olarak izliyordu. O adamlar ve daha sonrasında kadınlar öğrencilere dalıyordu.
Cumhuriyet'in çocuklarına yaptığı en büyük kötülük onları, ekonomik sorunlarını çocuklarına yansıtmamaya çalışan aileler gibi korunaklı bir ortamda sarıp sarmalamasıdır. Kapalı ekonomi döneminin ardından ne olduğunu anlamayan bu kesim ülkeyi yönetememiş ve dışa açılan Türkiye'de tasfiye olmuştur. Toplum da ne yapacağını bilemediği için dededen kalma konağı satmaya kıyacak biri çıkana kadar yalpalamıştır. Şimdi de iş, paşa dedenin otel olan konağında garson olmaya çalışma ve o bahçede zamanında kenar bir masada yemek yemiş olanların bunu kabullenememesi arasında sıkışmış gidiyor.
Biraz büyüyüp kimin neyi finanse ettiğini, paranın ve buna bağlı gücün kimler tarafından kimlere sağlandığını düşünürsek pardon çalışarak öğrenirsek, en azından ne olduğunu anlayarak huzur içinde ölebiliriz. The Wall Street Journal gazetesi ABD seçimleri konusunda böyle bir çalışma yaparak ekim ayının başlarında yayımlamış (10 Ekim, WSJ Europe). (http://online.wsj.com/article/SB10000872396390444752504578024661927487192.html)
Bunun ardından Romney'in seçimlerde öne geçtiği haberleri bugünlerde ortalıkta dolaşıyor.
Elektronikteki kaskat devrelerden bildiğimiz, kontrol edilmesi gereken elektronik sistemlerde -ki her zaman kontrol gereklidir- geri besleme çevrimi de koyarsınız ve etkiyi karşılıklı hale getirirsiniz. Dolayısıyla finans tarafındaki bu hareketin siyasi taraftan bir yansıması olacaktır. Yüksek kredi notu beklentileri ciddi yatırımları çekme isteği ile yüksek enerji maliyetlerinin getirdiği yükün arasında sıkışan Türkiye'nin geleceği üzerinde etkili olacak ABD seçimlerinin bu boyutu gibi konuları öğrenip konuşabilmek için bayrak sallamayı biraz bırakmak gerekiyor.
Bunun iki basit nedeni var.
Birincisi, yenilgisinin nedenini anlamak için acılı ve zorlu bir çaba harcamayanın yeniden yenimeye mahkum olması.
İkincisi de, bir şey yapmayacaksanız, sürekli dikilmenin bir anlamının olmaması.
Hepimize iyi ve mutlu bayramlar.
Araştırmaya başlayacaklar için not: Ben dış habercilik yaparken, aynı gazete (WSJ) Türkiye'de kara para ile ilgili iki günlük bir yazı dizisi hazırlamış; 80 sonrasında Türkiye'deki siyasi partilerin kuruluş tarzı nedeniyle bu konuda yol katedilmesinin mümkün olmadığını yazmıştı. İddia, siyasi partilerin biri dışında parti merkezlerine bavullarla giden kara para ile kurulduğu ve bunu ypmayan tek partinin de parayı Almanya'da akladıktan sonra Türkiye'ye getirdiğiydi. Bakalım tatilde internette bir şey bulabilecek misiniz?

 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder